Aşkın ne olduğunu tanımlamakla ilgili bu şey en başta. Eğer hormonlarınızın sizi kıpraştırmasına, abuk subuk deli işler yapma dürtüleriniz olmasına, aklınızın sürekli bi insanda olmasına, o insan "ne dedi, ne yaptı, niye öyle yaptı, ben ne yapsaydım keşke" kısmına "aşk" diyorsanız; insan binlerce kez aşık olabilir diyorum. Ama yukarıda saydığım süreçlerin sonrasında, karşınızda size en başta bunları hissettiren insanla hiç kavuşamazsanız, bunun adına da daha büyük aşk dersiniz (ama bu fake bir aşk hissidir maalesef, yenilginin verdiği hezimet hissiyle ve hırsla karıştırılır). İkinci ihtimal, size bunları hissettiren insanla buluşur, görüşür, mümkünse bi süre seks yapabilirseniz büyük ihtimalle bir iki ay içinde o aşırı istekli, histerik ve heyecanlı haliniz sönecektir. Bu durumda insanlar "aşk bitti" diye düşünürken; ben "o aşk değildi" diye düşünüyorum.
İkinci ihtimal de hormonlarınızın tek başına ana rolü oynamadığı, aynı zamanda aklınızın ve ruhunuzun da işin içinde ve bu işten memnun olduğu bir "aşk" ihtimali. Bunu bulmanın gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. Bu durumda bi insanla üç beş kez yattıktan sonra isteğiniz düşüş göstermez, aksine 10uncu defada 20nci defada hala daha büyük bir arzuyla istemeye devam edersiniz. Yataktaki işiniz bittikten sonra dokunmaya devam etmek istersiniz, kalkıp gitmek değil. Hem mantık, hem tutku, hem ruh, hepsi bir aradadır. Ve karşınızdaki insanı tanıdıkça katlanırlar. İşte benim tanımımda aşk budur. Bunun için de bir sayı veremem ama genellikle hayatınızda hiç karşılaşmazsınız. Hayatınız, aşk sandığınız imitasyon şeylerin sizi yanıltmasıyla sürüp gider. Bir kere karşılaşırsanız çok şanslı, iki kere karşılaşırsanız dünyadaki en ballı insansınızdır.
0